TRAFİK KAZASI TAZMİNATI
Trafik kazası ; karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan motorlu, motorsuz ve özel amaçlı taşıtlar ile iş makineleri ve lastik tekerlekli traktörlerin karıştığı ölüm, yaralanma ve maddi zararla sonuçlanan kazalar trafik kazası olarak adlandırılmaktadır. Trafik kazalarından doğan dava türleri;
Bedensel zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat
Ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat
Kaza geçiren kişinin yakınlarının maddi ve manevi zararları
Araç ve eşya hasarı nedeniyle tazminat istemleri
Olarak sınıflandırılabilir.
TRAFİK KAZASI TAZMİNATINDAN SORUMLULUK
Bu yazıda bedensel zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat konusunda açıklama yapılacaktır. Trafik kazası nedeniyle bedensel zarara uğrayan kimse uğradığı zararı zarar verenden ve diğer sorumlulardan kanun hükümleri çerçevesinde talep edebilecektir. Buna göre zarar veren kişi ile birlikte varsa aracı işleten, sürücü ve yardımcıları, taşımacılar, sigortacılar da zarar veren ile birlikte sorumludurlar.
TRAFİK KAZASI NEDENİYLE İSTENEBİLECEK TAZMİNAT KALEMLERİ
Trafik kazası nedeni ile bedensel zarara uğrayan kimsenin kanuna göre (TBK 54 md) isteyebileceği zarar kalemleri şu şekildedir;
- Tedavi giderleri.
- Kazanç kaybı.
- Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
TEDAVİ GİDERLERİ
Zarar gören kişi öncelikle bedensel zararının tedavisi için yaptığı giderleri yukarıda sayılan sorumlulardan talep edebilir. Bu zararın içerisine hastaneye gidip gelmek için yaptığı yol gideri veya bakıcı masrafları dahil tedavi ile ilgili tüm masraflar dahildir. Kişi tam olarak kazadan önceki sağlığına kavuşana dek tedavisi ile ilgili tüm giderlerini zarar veren ve diğer sorumlulardan isteyebilecektir. Örneğin kişinin yakınlarının tedavi amacı ile yaptıkları ve yapacakları yol masrafları yahut zarar görenin ruhsal olarak da kazadan etkilenmesi halinde psikolojik destek giderleri yine tedavi giderleri kapsamına dahildir. Her olayın kendi koşulları içerisinde söz konusu masraflar çeşitlendirilebilir olup zarar gören yaptığı ve yapacağı tüm masrafları zarar verenden ve diğer sorumlulardan talep edebilir.
KAZANÇ KAYBI
Kazanç kaybı ise kişinin kaza nedeniyle uğradığı bedensel zarar nedeniyle kalıcı yahut geçici olarak gelirinden mahrum kalması yahut gelirinin azalması nedeniyle uğradığı kayıptır. Kişi tamamen iyileşme sağlaması halinde geçici kazanç kaybı, kalıcı zararlarda ise ömür boyu uğradığı ve uğrayacağı gelir kaybı söz konusu olacağından kalıcı kazanç kaybı söz konusu olacaktır. Kanunda sıralanan 2,3,4 numaralı başlıklar kazanç kaybı başlığı altında izah edilebilir. Zarar gören bu bağlamda zarar veren ve sorumlulardan ;
–Kalıcı sakatlık nedeni ile kazanç kaybını yahut işi gereği kazancında bir eksilme meydana gelmese dahi güç (efor) kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminat,
-İleri derecede kalıcı sakatlık halinde yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olması halinde bakıcı giderlerini (burada giderler kişinin tüm yaşamı göz önüne alınarak belirlenecektir)
-Geçici iş göremezlik durumunda kazanç kaybı ve iyileşme süresince başkasının yardımına ve bakımına gereksinim nedeniyle o kimsenin emeğinin karşılığı,
Talep edilebilir.
ZAMANAŞIMI
Trafik Kazası nedeniyle tazminat davalarında zaman aşımı süresi zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren iki yıl ve her halde kazanın meydana geldiği tarihten itibaren on yıldır. Buna ek olarak kanun dava cezayı gerektiren bir eylemden doğarsa ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağını belirtmiştir. Buna göre kazada cezayı gerektiren yaralanma hali var ise zaman aşımı sekiz yıl olarak uygulanacak aynı şekilde ölüm var ise on beş yıl olarak zaman aşımı süresi uygulanacaktır.
YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME İLE SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU
Görev olarak Trafik kazası nedeniyle tazminat davası olayın özelliğine göre Asliye Ticaret Mahkemesi yahut Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülecektir. Yetki olarak kazanın meydana geldiği yer mahkemeleri yetkili olup ayrıca genel yetki kuralı doğrultusunda davalıların ikametgah mahkemeleri ve ayrıca zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri de yetkilidir. Burada ayrıca sigorta şirketine yöneltilecek taleplerin Sigorta Tahkim Komisyonunda da görülebileceğini belirtmek gerekmektedir, bu durumda başvuran sigorta şirketinden talep edebileceği tüm alacak kalemleri için Sigorta Tahkim Komisyonuna gidebilir , diğer alacak kalemleri ve manevi tazminat istemleri için genel mahkemelerde dava ikame edilebilmektedir. Sigorta tahkim Komisyonu, başvuran açısından hız konusunda avantaj sağlamakta olup uzun yargılama sürelerinden kaçınmak için dikkate almaya değer bir hukuki yoldur. Başvurucu en azından taleplerinin bir kısmını Sigorta Tahkim Komisyonuna müracaat ederek genel mahkemelere nazaran çok hızlı bir şekilde alacağına kavuşma imkanına sahip olmaktadır.
İÇTİHATLAR
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/17-351 E. , 2011/386 K. İlamı:
“…Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tazminatın hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret miktarının mı, yoksa ödemenin yapıldığı ve avans niteliğindeki ödemeye ilişkin bulunduğu kabul edilen belgenin düzenlendiği tarihteki asgari ücret miktarının mı esas alınması gerektiği, sonuçta tazminatın hangi miktar üzerinden hesaplanacağı, noktasında toplanmaktadır. Vurgulamakta yarar vardır ki, haksız eylemin beden tamlığına karşı işlenmesi durumunda zararın gerçek kapsam ve miktarı zamanla daha iyi belirlenebileceğinden, zararın tespitinde ve yapılacak hesaplamada en uygun tarihin esas alınması gerekir. Konuya ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun “Cismani Zarar Halinde Lazımgelen Zarar Ve Ziyan” başlıklı 46.maddesinde aynen; “Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir. Eğer hükmün suduru esnasında, kafi derecede kanaat ile cismani zararın neticelerini tayin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki sene zarfında hakimin, tetkik salahiyetini muhafaza etmeğe hakkı vardır.” hükmü yer almakta; Aynı Kanunun “Ölüm Takdirinde Zarar Ve Ziyan” başlıklı 45.maddesinde de: “Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vukubulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder. Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu düzenlemeler göstermektedir ki, mahkemece hüküm tarihindeki duruma göre zarar hesaplanmalı ve buna göre de hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret 5 / 51 destek hesabında nazara alınmalıdır. Mahkemece yapılan hesaplama ve varılan sonuç ise bu belirlemeye uygun değildir. O halde, mahkemece yapılacak iş; hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücretin tespiti ile destek tazminatının hesaplanması yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.08.06.2011”
Y21H:E:2016/699 Karar 2016/326: … Öte yandan, Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370) Bu açıklamalardan olarak somut olayda, davacı vekilinin 29/01/2010 tarihli hesap raporuna karşı bir itiraz ileri sürmeyip, ıslah dilekçesinde, anılan bilirkişi raporunda müvekkilinin zararının belirlendiği yönünde beyanda bulunması üzerine, davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan, mahkemece bu 29/01/2010 tarihli hesap raporunda belirlenen maddi tazminat miktarına hükmedilmesi gerekirken, usuli kazanılmış hak aşılarak fazlaya karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davacı yararına hükmedilen 20.000,00 TL manevi tazminat da fazladır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 04/05/2016”
Profesyonel yardım ve sorularınız için iletişim numaralarımızdan bize ulaşabilirsiniz.
For professional help and questions, you can contact us through our contact numbers.