Hukuk Genel Kurulu 2005/12-676 E., 2005/600 K.
AİLE KONUTU
ŞİKAYET
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 276 ]
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 194 ]
“İçtihat Metni”
Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Onuncu İcra Mahkemesi)nce şikayetin kabulüne dair verilen 29.01.2004 gün ve 2003/573-2004/60 sayılı kararın incelenmesi Karşı taraf/takip alacaklısı Durdu tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay (Onikinci Hukuk Dairesi)nin 29.11.2004 gün ve 20444-24666 sayılı ilamı ile;
…Dairemiz süregelen içtihatlarında benimsendiği üzere boşanma gerçekleşse dahi eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaen mecurda oturduğundan llK.nun 276/son madde hükmü gereğince kiralayana karşı 3. kişi sayılamazlar, icra mahkemesince müşteki kadının şikayetinin bu nedenle kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunuyla getirilen 194. madde hükmü koşullarında da mahkemece herhangi bir inceleme yapılmaksızın özellikle mecurun aile konutu niteliği olup olmadığı ve anılan maddenin son fıkra hükmü gereğince kadının sözleşmede taraf durumuna gelip gelmediği irdelenmeksizin eksik inceleme ile sonuca gidilmesi de doğru değildir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Karşı taraf/takip alacaklısı Durdu
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
A- Şikayetçi isteminin Özeti:
Şikayetçi vekili 12.09.2003 tarihli şikayet dilekçesinde özetle; müvekkilinin zilyedi olup, oturmakta bulunduğu gecekonduyu enkaz satıcısı Ferit’in eşi ve iki çocuğu ile birlikte otururken eşini ve çocuğunu terk edip gitmesi üzerine müvekkilinin çocukları ile birlikte hayatlarını komşularının yardımı ile idame ettirdiklerini, borçlunun terk ettiği eşi Münevver hakkında Ankara On-dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/12 esas sayılı dosyası ile açtığı boşanma davasının reddedildiğini ve tahliyesi istenen evde şikayetçinin dava tarihine kadar ve halen zilyet olarak oturduğunu, Ferit’in eşi ve çocuklarına mahkemece bağlanan nafakayı bile ödemediğini, tahliye isteyenin önce Ankara İkinci İcra Müdürlüğünün 2001/20672 sayılı, Ankara İkinci İcra Müdürlüğünün 2002/1833 sayılı, Ankara Yedinci İcra Müdürlüğünün 2002/6748 sayılı dosyalarında takibe girişmişse de bu dosyalardaki takiplerin iptal edildiğini, dördüncü kez Ankara Yirmisekizinci İcra Müdürlüğünün 2003/2989 sayılı dosyasında tahliye taahhütnamesi başlığını taşıyan belgeye dayalı olarak 56 örnek tahliye emri gönderildiğini, icra müdürlüğünün şikayetçiye 15.9.2003 tarihine kadar gecekonduyu tahliye etmesi için süre verdiğini, tahliye isteyen ile tahliye taahhüdünde bulunan arasında kiracılık ilişkisi olmadığından icra müdürlüğünce 56 örnek tahliye emri gönderilmesinin icra yasasına aykırı olduğunu belirterek girişilen takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Şikayetçi vekili 18.11.2003 tarihli celsedeki beyanında: davalı savunma-larındaki hususun yalan olduğunu, müvekkilinin para almadığını savunmuştur.
B- Karşı Tarafın Cevabının Özeti:
Karşı taraf/borçlu Ferit 18.11.2003 günlü duruşmaya katılmış ve beyanında; 1.500.000.000 TL kendisinin, 1.500.000.000 TL de (şikayetçi) eşinin para alarak dava konusu yeri Durdu’ya sattığını, savunmuştur.
Karşı taraf/takip alacaklısı Durdu cevap dilekçesinde: dava konusu yer olan gecekondunun evveliyatı Şahin Adına kayıtlı iken 20.05.1992 tarihinde Ferit tarafından muhtar ve şahitler huzurunda satın alınıp, 17.09.2001 tarihinde de yine muhtarlık tasdiki ile Ferit tarafından kendisine satıldığını, bu tarihten beri yasal olarak kendisine ait olduğunu, şikayetçi ile diğer şikayet edilen Ferit’in daha sonra boşandıklarını, her ikisinin de başka kişilerle evlendiklerini, şikayetçinin yeni evlendiği eşinin evinde başka adreste oturduğunu, gerektiğinde keşfen durumun tespit edilebileceğini, vekilin müvekkilini zilyet gibi göstererek ve şikayetçinin de boşandıktan sonra evden çıkmayarak satın aldığı yere sahip çıkmak istediğini, fuzuli şagil olup, şikayetinin samimi olmadığını, tahliyesine, taşınmazın kendisine boş olarak teslimine karar verilmesini istemiştir.
Duruşmadaki beyanında da; İki tarafın birlikte kendisine sattıklarını, 3 milyar paraı şahitler huzurunda Ferit ve Münevver’e verdiğini savunmuştur.
C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Yerel Mahkeme;
“Davacının davası yerinde görülmüş olup, davacının daha önce değişik Merciilerde açmış olduğu davalarında haklı görülmüş olup, Davalı taraf bu kez üçüncü kez aynı gerekçelerle takip yapmış olup, bu şekilde takip yapamayacağı aslında davalılar Ferit ile Durdu muvazaalı olarak iş bu satış senedini tanzim ettikleri çünkü davacımız Münevver ile Ferit’in boşanmalarının 11.7.2003 tarihinde olduğu, bu kararın 18.7.2003 tarihinde kesinleştiği, Davalı durdu ibraz ettiği enkaz satış senedinin 17.9.2001 tarihli olduğu ve orada enkazı satanın sadece Davalı Ferit olduğu Münevver’in satışla 3.000.000.000 TL’nin yarısı olan 1.500.000.000 TL aldığına dair belgede imzası olmadığı gibi tarafta olmadığı anlaşılmış olup, bu durumda davacının davası yerinde görülmüş olup kabulü ile aşağıdaki hükme varılmıştır”
Gerekçesiyle; şikayetin kabulüne ve icra takibinin iptaline karar vermiştir.
D- Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme:
Karşı taraf/takip alacaklısı Durdu’nun temyizi üzerine Yüksek Özel Daire;”……boşanma gerçekleşse dahi eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaen mecurda oturduğundan llK.’nun 276/son madde hükmü gereğince kiralayana karşı 3. kişi sayılamazlar. İcra mahkemesince müşteki kadının şikayetinin bu nedenle kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunuyla getirilen 194. madde hükmü koşullarında da mahkemece herhangi bir inceleme yapılmaksızın özellikle mecurun aile konutu niteliği olup olmadığı ve anılan maddenin son fıkra hükmü gereğince kadının sözleşmede taraf durumuna gelip gelmediği irdelenmeksizin eksik inceleme ile sonuca gidilmesi de doğru değildir.”
Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü karşı taraf Durdu temyiz etmiştir.
E- Gerekçe:
istek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra takibinden önce aralarında boşanma davası bulunan eşlerden erkeğin satarak iki adet tahliye taahhüdüne konu ettiği taşınmazda çocukları ile birlikte oturmakta olan şikayetçi eş kadının, taahhüdü alan tarafından kocası aleyhine girişilen takipteki hukuki konumunun ne olacağı ve mahkemece taşınmazın Türk Medeni Kanunu’nun 194/1 maddesi anlamında aile konutu niteliğinin araştırılmasının gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle; somut olaya ilişkin özelliklerin açıklanmasında yarar vardır;
Tahliye istemine ve şikayete konu tapu tahsis belgesi başkası adına olan ve koca tarafından haricen satın alınan taşınmazda, önceleri şikayetçi kadın ile karşı taraf/borçlu koca ve çocuklarının oturmakta oldukları, karı-koca arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle kocanın haricen satın aldığı bu yen yine haricen takip alacaklısına 17.09.2001 tarihli Enkaz Satış Senedi ile satarak, değişik tarihlerde tahliye taahhütleri verdiği, bu taahhütlerin üç ayrı icra takibine konu edilmişlerse de İcra Hakimliklerince takiplerin iptal edildiği, son olarak eldeki şikayete konu takibe girişildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Karşı taraf/borçlu koca tarafından, tahliyesi istenen konutta çocukları ile birlikte oturmakta olan şikayetçi kadın aleyhine 20.05.2003 tarihinde boşanma davası açılmış; bu dava devam ederken daha önce kocadan konutu haricen satan karşı taraf/takip alacaklısına 01.08.2003 tarihinde konutun boşaltılacağına ilişkin 09.07.2003 tarihli tahliye taahhüdü verilmiş bu arada boşanma davası da 11.07.2003 tarihinde kabulle sonuçlanmıştır.
Şikayetçi kadının kocasından taşınmazı ve tahliyeye ilişkin taahhüdü alan karşı taraf/takip alacaklısı Durdu Ankara Yirmisekizinci İcra Müdürlüğünün 2003/2989 esas sayılı dosyasında 05.08.2003 tarihinde karşı taraf/borçlu koca aleyhine tahliye taahhüdüne dayanarak “haciz ve tahliye” istemli takibe girişmiş; icra müdürlüğünce borçluya Örn.56 tahliye emri gönderilmiştir.
Tahliye emri kendisine 19.08.2003 tarihinde tebliğ edilen borçlu tarafından itiraz edilmemekle takip kesinleşmiş ve 10.09.2003 tarihli müdürlük kararıyla tahliyenin gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.
Tahliye istemine konu taşınmazda oturan ve takipten 11.09.2003 günü hacze gelinmesi ile haberdar olan şikayetçi eş eldeki şikayet isteminde bulunmuş; icranın ertelenmesine ve takibin iptalini istemiştir.
Şikayetçi, takip borçlusu eşinin kendisini ve çocuklarını terk ettiğini ve onları mağdur etmek için bu yola başvurduğunu, taşınmazın zilyedinin kendisi ve çocukları olduğunu ileri sürmektedir.
Tahliye istemine konu taşınamaz açıklandığı üzere takip alacaklısı tarafından takip borçlusundan haricen satın alınmış ve tarafların sözlü anlaşmaları ile içinde eş ve çocuklar oturmakta iken tahliye taahhüdüne konu edilmiştir. Bu tahliye taahhüdüne dayanılarak alacaklı tarafından girişilen takibe borçlu tarafından itiraz edilmemekle takip kesinleşmiştir.
Takip kesinleşmekle takibin tarafları arasındaki ilişkinin hukuksal niteliği ve kesinleşen takibin sonuçlan uyuşmazlık konusu olmakta çıkmıştır.
Dolayısıyla şikayet konusu olayda takip kesinleşmekle 2004 sayılı İcra ve iflas Kanunu’nun 276/son maddesinin uygulanma olanağı bulunmaktadır.
Burada alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki üzerinde değil; şikayetçinin onlar karşısındaki konumu üzerinde durmak gereği ortaya çıkmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Kiralanan gayrimenkulde üçüncü şahıs bulunursa” başlıklı 276. maddesi;
“Tahliyesi istenen yerde kiracıdan başka bir şahıs bulunur ve işgalde haklı olduğuna dair resmi bir vesika gösteremezse derhal tahliye olunur.
Şu kadar ki, bu şahıs resmi bir vesika gösterememekle beraber daireye ibraz olunan mukavele tarihinden evvelki bir zamandan beri orayı işgal etmekte bulunduğunu beyan eder ve bu beyanı icra memuru tarafından mahallinde yapılacak tahkikatla teeyyüt ederse memur, tahliyeyi tehirle üç gün içinde kiyfiyeti tetkik merciine bildirir.
Merci, tarafları dinleyerek icabına göre tahliyeyi emreder veya taraflardan birinin yedi gün içinde mahkemeye müracaat etmesi lüzumuna karar verir. Bu müddet içinde mahkemeye müracaat edilirse, davanın neticesine göre hareket olunur. 36. madde hükümleri burada da uygulanır. Dava etmıyen taraf iddiasından vazgeçmiş sayılır.
Borçlunun nesep ve sebepten usul ve füruu, karı veya kocası, ikinci dereceye kadar kan ve sihri hısımarı ve iş ortakları ile borçluya tebaan mecur-da oturdukları anlaşılan diğer şahıslar, bu madde hükmünün tatbikında üçüncü şahıs sayılmazlar.”
Hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, kural olarak; eşlerden birisi diğerine karşı ve ona teba-en taşınmazda oturduğundan -boşanma gerçekleşse bile- llK.nun 276/son madde hükmü gereğince 3.kişi konumunda değildir.
Ancak, kural bu olmasına karşın tahliyeye konu konutun “aile konutu” olarak kullanıldığı, şikayetçi eşin halen bu yerde çocukları ile birlikte oturmaya devam ettiği ileri sürüldüğüne göre şikayetçinin bu iddiası üzerinde durulmak gerekir.
Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Aile konutu” başlıklı 194/1
maddesinde;
“Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz”
hükmü yer almakta;
Bu maddenin yasal gerekçesinde ise;
“Bu madde ile İsviçre Medeni Kanununun 169. maddesine uygun olarak eşlerin hukuki işlemlerinde 193. maddeyle kabul edilen genel kuralın bir istisnasına yer verilmiştir. Madde eşlerin aile konutlarıyla ilgili hukuki işlemlerde eşlerin serbestliği ilkesine istisna getirmiş ve böylece aile konutu ile ilgili bazı hukuki işlemlerde eşlerin serbestliği ilkesine istisna getirmiş ve böylece aile konutu ile ilgili bazı hukuki işlemlerin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kabul edilmiştir.
Aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir Sonuç: Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyuz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının bozma ilamı ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.