Sermaye şirketlerinde ortaklıktan çıkma Türk Ticaret Kanunun 638 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre “Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir. Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” şeklinde ana sözleşmede ya da haklı sebeplerin varlığı halinde isteyen ortak şirketten çıkmak için görevli Asliye Ticaret Mahkemesine müracaat edebilir, yetkili mahkeme şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Kanunda haklı sebeplerin neler olduğu sınırlayıcı olarak sayılmamış olup durumun özelliğine göre mahkemece haklı sebebin bulunup bulunmadığı takdir edilecektir. Örneğin ortaklara uzun süre kar payı dağıtılmaması ya da ortağın bilgi edinme hakkının sistematik şekilde kısıtlanması ortaklıktan ayrılmak için haklı sebep olarak kabul edilebilir.
Ortaklıktan çıkan ortağın esas sermaye payının gerçek değerine oranlı ayrılma akçesini talep hakkı da bulunmaktadır. Ancak şirket sözleşmesinde ayrılma hakkı düzenlenmiş ve bu hakkın kullanımı halinde bir ödeme biçimi belirlenmiş ise şirket sözleşmesine göre ayrılma akçesi ödemesi gerçekleştirilir. Ayrılma akçesinin ödenmesine ilişkin düzenleme TTK madde 642’de düzenlenmiştir, buna göre
“Ayrılma akçesi;
a) Şirket kullanılabilir bir özkaynak üzerinde tasarruf ediyorsa,
b) Ayrılan kişinin esas sermaye payları devredilebiliyorsa,
c) Esas sermaye, ilgili hükümlere göre azaltılmışsa,
ayrılma ile muaccel olur.
Ayrılan ortağın ayrılma akçesinin ödenmeyen kısmı, şirkete karşı, bütün
alacaklılardan sonra gelen bir alacak oluşturur. Bu husus yıllık raporda kullanılabilir
özkaynak tutarının tespiti ile muaccel hâle gelir”.
Örnek içtihat;
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkillerinden …’nun eşi, … ve ….’nun babaları ……’nun 10.03.2004 tarihinde vefat ettiğini, …….’nun limited şirkette bulunan %20 esas sermaye payı müvekkillere miras olarak intikal ettiğini, müvekkillerin anılan şirketteki sermaye paylarının … %5, …’nun %7,5, …… ‘nun %7,5 olmak üzere toplam %20 olduğunu, esas sermaye paylarının kendilerine intikale ettiği tarih olan 10.03.2004 tarihinden itibaren müvekkillerin anılan şirketten uzak kaldığını, hiçbir kar payı dağıtımından yararlanamadığını ve şirketle ilgili detaylı bilgiye ve tüm şifahi taleplere rağmen ticari defter kayıtlarına ulaşılamadığını, yakın aile bağlarına dayanılarak kendilerine yapılan baskılar sebebiyle müvekkillerinin kendilerine yeterli bilgi verilmeyen toplantılarda dahi tutanakları imzalamak zorunda kaldığını, müvekkillerinin bugüne kadar bu ortaklık nedeni ile maddi hiçbir gelir elde edemediğini, diğer ortakların ise gerek kendi adlarına gerekse aile yakınları adlarına çeşitli taşınmazlar edindiğini, bu hususun da ayrıca araştırılmasını talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle müvekkillerinin menfaatlerini korumak ve şirketten alacaklarını teminat almak amacıyla TTK nun 638 . Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca dava süresince davalı şirketin malvarlığına ve şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz mallara ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiği, müvekkilleri …, … ve ….. ‘nun …… Ticaret Ltd ŞTi ortaklığından çıkmasına, müvekkillerinin esas sermaye paylarının gerçek değerine uyan ayrılma akçelerinin tespiti ile tespit edilen değerlerin tahsiline, müvekkkillerinin menfaatlerini korumak adına, ….. Ticaret Ltd Şti adına kayıtlı tüm taşınır ve taşınmaz mallara ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava dilekçesini kabul etmediklerini, davacı ile müvekkil şirketin olanaklarından yararlandığını, Davacı yanın ve ailesinin bütün masrafları ve giderleri bu zamana kadar ve dava açıldıktan sonra halen daha müvekkili şirket tarafından karşılandığını, davacı yana her ay müvekkili şirket tarafından nakit olarak ödemeler yapıldığını, müvekkili şirketin aile şirketi ve güven esasına dayalı olmasından kaynaklı olarak iş bu ödemelere ilişkin davacılardan herhangi bir belge talep edilmediğini, davayı kabul etmediklerini davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından; “.. davalı şirketin keşif tarihi olan 04/11/2019 tarihi itibariyle borca batık durumda olduğu, iflas koşullarının oluştuğu, TTK 376 ve devamı maddeleri uyarınca şirket yönetimi tarafından borca batıklık ve iflas bildiriminde bulunulmadığı, bu durumda davalı şirket iflas etmiş olduğundan, şirket ortakları olan davacılara kar payı ve rayiç hisse bedellerinin ödenmesi mümkün olmadığı, davacıların şirket ortaklığından ayrılmaları için her ne kadar haklı sebepler bulunmakta ise de; davacıların gerek şirketin iflasa sürüklenmesinin önlenmesi, gerekse iflas etmiş şirket hakkında gerekli yasal girişimlerde bulunmadıkları, dolayısıyla ortağı oldukları şirketle ilgili yasal yükümlülüklerini yerine getirmedikleri, bu durumda iflas etmiş olan ve iflas bildirimi yapılmayan şirketten ayrılmalarına yönelik taleplerinin bu aşamada TMK’nun 2.maddesinde düzenlenen iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan 09.12.2009 tarihli bilirkişi heyet raporuna tarafımızca raporda değer tespiti yapılan taşınmazların sayısının 11 olması ancak tedbir konulan taşınmaz sayısının bundan çok daha fazla olması, yargılama sırasında icra yoluyla yapılan satışların şirket pasifinden düşmemesi ve menkul malların incelemeye alınmaması nedeniyle itiraz edildiğini, itiraz sonucu dosya ek rapor alınması için bilirkişilere tekrar gönderildiğini, Ek Bilirkişi Heyet Raporunda ise bilanço esası değerlendirilmesinin gerçeği yansıtmadığı, tesisteki makinelerin işbu dava açılır açılmaz satıldığı, dava açıldığında halihazırda şirketin faal olarak çalıştığının belirtildiği, makine ve ekipmanların değerlerinin güncel ve hakkaniyetli değerinin tespit edilmesi gerekmesi ve satılan taşınmazların ek raporda da hesaplamaya esas alınmaması nedeniyle tekrar itiraz edildiğini, ancak bu itirazlarımız ve yeniden rapor aldırılması taleplerinin yerel mahkeme tarafından reddedildiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Uyuşmazlık davacılar lehine çıkma şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLER:
1-Ticaret sicil kayıtları
2-Bilirkişi raporu
3-Dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi, şirket gerçek sermayesinin hesaplanarak ayrılma akçesinin hesaplanması talebine ilişkindir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince davacılar lehine çıkma şartlarının oluştuğu ancak davacıların şirketin iflasını önlemek için gerekli girişimlerde bulunmadığı, davacıların çıkma talebinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TTK 375/1-g maddesi uyarınca borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması, yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında bulunmaktadır. Davacılar yönetim kurulu üyesi olmayıp davacıların borca batıklık bildiriminde bulunma yükümlülüğü yoktur. İlk derece mahkemesinin şirket yöneticisi olmayan davacıların şirketin mali durumunun bozulması ile ilgili gerekli yükümlülükleri yerine getirmediği bu nedenle çıkma isteminin dürüstlük kuralına aykırı olduğu yönündeki değerlendirmesi isabetli değildir.
TTK 638 maddesine göre şirket sözleşmesi, ortakları şirketten çıkma hakkı tanıyabilir. Bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir. Her ortak haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.
TTK 642/3 maddesine göre ayrılan ortağın ayrılma akçesinin ödenmeyen kısmı şirkete karşı bütün alacaklılardan sonra gelen bir alacak oluşturur.
Uzun süre kar payı ödenmemesi ortaklar için haklı sebeple çıkma nedenidir. Davacılar miras yoluyla şirket ortaklığı olduklarını 2004 yılından bu yana kar payı almadıklarını ileri sürerek ortaklıktan çıkmak istemektedirler. Davacı taraf yargılama sırasında ve istinaf aşamasında değer tespiti yapılan taşınmazların sayısının 11 olduğunu ancak tedbir konulan taşınmaz sayısının bundan çok daha fazla olduğunu, yargılama sırasında icra yoluyla yapılan satışların şirket pasifinden düşürülmediğini ve menkul malların incelemeye alınmadığını, tesisteki makinelerin işbu dava açılır açılmaz satıldığını, dava açıldığında halihazırda şirketin faal olarak çalıştığının belirtildiği, makine ve ekipmanların değerlerinin güncel ve hakkaniyetli değerinin tespit edilmesi gerektiğini ileri sürmüşler ise de ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu bu hususlarda denetime elverişli değildir.
Mahkemece yapılması gereken iş, uzun süre kar payı alamayan davacıların ayrılma akçesine hak kazanıp kazanmadıkları konusunda yeniden oluşturulacak bilirkişi heyetinden yukarıdaki değerlendirmeler de göz önünde bulundurularak, davacıların ayrılma akçesi talebine ilişkin rapor alıp oluşacak sonuç dairesinde karar vermekten ibarettir.
Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca esastan kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde değerlendirme yapılarak ulaşılacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş..
Antalya BAM 11.HD 2020/1515, 2022/153K. İçtihat